YAZARLAR
ALLAH ARATMASIN
20.02.2023
Yaşanan deprem felaketi unutulanı bir kez daha hatırlattı.
Hazır olmak..
Hem birey hem de devlet olarak hazır olmak.
Çünkü yine öğrendik ki anında, hiç zaman kaybetmeden yapılan müdahale hayata tutunmamızın tek yolu.
Ve yine öğrendik ki, depremlerde en kuvvetli kurtarıcı hava ulaşımı.
Enkazlardan çıkarılanlar İstanbul, Ankara ve İzmir’den kurulan hava köprüleriyle hastanelere ulaştırıldı.
Altını çizelim; İstanbul Havalimanı ve Sabiha Gökçen bölgeden yapılan ve tıbbi müdahaleye ihtiyacı olmayanların tahliyelerinde, mevcut yoğun trafiklerine rağmen, bugün bile önemli rol üstlenmeye devam ediyor.
Aynı şekilde bölgeye yapılan lojistik destekte de başarılı operasyonlar çıkarıyor.
Buraya kadar tamam..
İstanbul’a inen yaralıların imdadınaysa Atatürk Havalimanı yetişiyor, üstelik elde kalan tek pistiyle.
Şimdiye kadar kaç kez yazdım, bilmiyorum.
İstanbul Havalimanı açılışıyla Atatürk Havalimanı’nın trafiğe kapanması malumun ilan edilmesinden başka bir şey değildi.
İGA, tüm fonksiyonlarıyla işlemeye başladığında AHL’nin trafiğe devam etmesi beklenemezdi.
Ama..
Bu durum Atatürk Havalimanı’nın, havalimanı özelliğinden çıkarılması anlamına gelmiyordu.
Kabak gibi ortada duran bu gerçeği büyüklerimizde bildiğinden trafiğe kapatılır fakat havalimanı özelliğini korur diye düşündüm hep.
Yanılgım millet parkı kararıyla ortaya çıktı.
Kullanılmayan bir havalimanın parka-sosyal alana dönüşmesi olurdu olmasına da, havalimanı özelliği korunarak.
Havalimanı özelliğini ortadan kaldırmanın tek yoluysa mevcut pistlerini imha etmekten geçerdi.
Atatürk Havalimanı’nın can damarı olan 35R ve 35L iki ana pisti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “pistlere dokunulmayacak” açıklamasına rağmen kırılarak imha edildi.
Buda yetmedi..
Şimdi imha edilen her iki ana pist başında dörder katlı, altı adet yan yana bina yükseliyor.
Geri kalan boşluğa ise yüzlerce ağaç dikilerek millet parkı görünümü kazandırılıyor.
Görünümü diyorum çünkü..
Bu kararı alanların gözden kaçırdığı çok önemi bir unsur var.
Havalimanları, hava koşullarının en sert yaşandığı yerlerdir.
Sıcak aşırı sıcak, soğuk dondurucu soğuk olarak hissedilir havalimanlarında.
Şehirde esen meltem, havalimanında rüzgar olur, yağmur havlimanına sağnak düşer.
Bugün AHL’de yaşanan da budur.
Tekrar ediyorum; Gidin bakın millet parkı olacak diye dikilen ağaçlar rüzgara dayanamayıp yerinden çıkmış boylu boyunca yerde yatıyor.
Düzeltseniz bile işe yaramaz, tutmaz, rüzgar yine yatırır o ağaçları, yatıramadığını da kırar atar.
Dünyada havalimanın ormana dönüştürülmüş tek örneğini bulamazsınız, tabiatı gereği olması mümkün değildir.
Oysa..
İstanbul depreminin en güçlü kurtarıcı noktası Atatürk Havalimanıdır.
Pistlerin etrafına kurulacak olan sahra hastaneleri, barınma noktaları buraya inen uçaklardan çıkacak yardımları anında ulaştırır.
Şehrin onlarca hava fotoğrafı var ortalıkta.
Bakın bakalım gerek sahra hastaneleri, gerekse barınma çadırlarının kurulabileceği bir alan görebiliyor musunuz?
Enkazlardan ancak helikopter marifetiyle alınanların ulaştırılacağı merkez olarak Atatürk Havalimanı’ndan daha uygun bir yer var mı?
Şimdi bölgeden gelen yaralılar AHL’de işler durumda bırakılan ve kısa pist olarak bilinen tek pistle hastanelere yetiştiriliyor.
İmha edilen iki pist trafikte olsaydı, şartlar tartışmasız çok daha iyi olurdu.
Sonuç..
Deprem ülkeleri arasında örnek gösterilecek, acil müdahale havalimanına dönüşebilecek Atatürk Havalimanı’nı imha etmenin nasıl bir hata olduğu açıkça önümüzde duruyor.
AHL’ye 10 şiddetinde depremin yapamayacağı insan eliyle yapıldı.
Geriye Allah aratmasın demekten başka bir şey kalmadı.
Hepinize iyi uçuşlar olsun..
