YAZARLAR

Slide thumbnail

BURAYA KADAR GELDİK YA..

17.12.2018

Kuşkusuz geçtiğimiz haftaya damgasını vuran 12 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ev sahipliğinde Beştepe’de düzenlenen Savunma Sanayii Zirve’si oldu.

Şimdiye kadar yapılan milli üretimleri bölük pörçük yayınlayıp, bilgilendirirken o gün hepsi altalta dizildi. Ortaya, Savunma Sanayii’nde heyecan verici gelişmelerin yaşandığı müthiş bir tablo çıktı.

Tanktan tüfeğe, toptan füzeye, İHA’lardan SİHA’lara, Milgem’den, Milli Muharebe Uçağı MMU’ya, silahlı-silahsız HÜRKUŞ’tan, ATAK’a, ilk özgün helikopterimiz olan ve adı o gün açıklanan T-625 GÖKBEY’e..

Güçlü milli savunmanın fotağrafı izleyeni de, okuyanı da, dinleyeni de büyüledi.

Bunları gururla izlerken yaklaşık 15-16 yıl önce yaşadıklarım aklıma geldi.

O tarihlerde Star gazetesinde çalışıyorum. Telefonum çaldı, arayan rahmetli Murat Öztürk’tü. Kaybından sonra yeri doldurulamayan Türkiye’nin ilk ve tek uçan muhabiri Öztürk, aynı zamanda bizimle de çalışıyordu.

Uzatmayayım, “Bu hafta sonu Hezarfen’e gelebilir misin, seni tanıştırmak istediğim birileri var” dedi.

Sözleştiğimiz gibi hafta sonu Hezarfen’deyim. Karşım da kelli felli bir adam var. İlk kez karşılaşıyorum. Murat Öztürk’ün tanıştırmasından sonra, sohbet başladı.

Duyduklarım karşısında hayretler içerisindeyim. Karşımdaki kişiler insansız hava aracı ürettiklerini söylüyor, detaylarıyla durumu anlatıyordu.

Türkiye’de o ana kadar İHA üretildiğini ve üretimin geliştirilmesi için yoğun çaba sarf edildiğinden haberim bile olmadığı gibi, Türkiye’nin de haberi yok.

Bir kaç kez daha bir araya geldik, yaptıklarını görünce ağzım açık kalmıştı. Verdikleri bilgileri, yaptıkları İHA’ları derleyip-toplayıp haber haline getirmiştim. Hatta yine o tarihler de çok daha büyük bir projeleri vardı. İki adet Pipistirel marka iki kişilik tek motorlu uçak almışlardı. Bu uçağın motoru havada kapatıldığında planör özelliğine geçip doğru rüzgar akımlarıyla uzun süreler havada kalabiliyordu.

Uçak Türkiye’de bir ilkti. Murat Öztürk’le beraber uçup test etmiştik. Müthiş bir uçuş kabiliyeti vardı. Planör modunda üstüste birkaç kez loop bile atmıştık. Sıfır motorla da gelip inişimiz tamamlamıştık.

İşte bu Pipistirel’i insansız hava aracına dönüştürmek gibi bir projeleri de vardı. Türkiye’de geliştirlen dünyanın en büyük İHA’larından biri olacaktı. Nedenlerini bilmiyorum fakat o proje hayata geçmedi.

Bu yaşadıklarım, İsraillilerin ürettiği bir işe yaramaz HERO’larını almak için çaba sarf ettiğimiz yıllardı.

“İşte biz bunu üretiyoruz” başlıklarıyla, inanılmaz bir moral ve şevkle yapmıştım haberleri.

O gün Hezarfen’de tanıştığım kişinin adı Özdemir Bayraktar’dı.

İTÜ Makine Mühendisliği mezunu baba Bayraktar, Oğulları; Haluk Bayraktar ve Selçuk Bayraktar’la İHA üreten ilk özel şirket Baykar Makine’nin sahipleriydi.

O yıllarda herkesin şaşkınlıkla karşıladığı insansız hava aracı yapmak için mücadele eden Bayraktar’ların bugün geldikleri durum ortada.

Yıllar önce peşine düştükleri hayalleri, şimdi Türk savunmasının önemli bir parçası haline geldi.

Savunma sanayii gibi stratejik bir oluşum da, özel sektörün varlığı ve kabiliyeti, ASELSAN’ın, ROKETSAN’ın, HAVELSAN’ın, TEI’nin, TUSAŞ’ın geldiği nokta, Türk savunma havacılığını eminim ki çok daha yükseklere taşıyacak ve havada ki bağımsızlığımız dünyaya parmak ısırtacaktır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün adını koyduğu, istikbalini gökler de arayan Türkiye buraya kadar geldi ya, bundan sonrası kolaydır.

Hepinize iyi uçuşlar olsun..

Yazarın Diğer Yazıları