YAZARLAR
CEMAL EFENDİ
16.03.2019
Cemal Durusoy, 1892’de Mustafa Muhtar Bey’in oğlu olarak İstanbul’un banliyösü Bakırköy’de doğdu. 8 Ağustos 1912’de Mekteb-i Harbiye-i Şahane’den piyade mitralyöz mülazım-ı sanisi (teğmeni) olarak diploma aldı.
Genç teğmen kendini Balkan Harbi’nin içinde, Yunan cephesinde ve bir piyade bölüğünde ağır mitralyöz takımının komutanı olarak buluverdi. Yaralandı, esir düştü, O zaman Yunanlıların elinde olan Selanik’te bir hastaneye nakledildi.
Cemal Efendi (Osmanlı da asteğmenden, Yüzbaşı ya kadar olan subaylara “Efendi”, Binbaşı, Albay arasındaki subaylara “Bey” denirdi – Subay/Üstsubay farkı), 8 Kasım 1912 yaraları tam iyileşmeden İstanbul’a kaçtı. Yaraları iyileşir iyileşmez Çatalca cephe hattına Bulgar güçleriyle savaşmaya gitti. Bağlı olduğu tümenin komutanı Süleyman Şefik Paşa’nın takdirlerini kazanarak yaver tayin edildi. Balkan mütarekesinden sonra Şefik Pasa, Basra eyalet valiliğine tayin edildi. Eyalet ve komutanlık yaveri olarak Cemal Efendi’yi de yanında götürdü.
Cemal Efendi, Süleyman Şefik Pasa tarafından, Padişah adına nişan götürmek üzere, önce Kuveyt şeyhine, sonra Suudi Emir’ine gönderildi. Paşa’nın takdirini kazandı. Sportmen bir gençti ve havacılığa aşırı merakı vardı. Şefik Paşa’ ya havacı olmak istediğini bildirdi.
Teğmen Cemal Efendi
Ancak 1969 yılında Hayat Tarih Dergisinden Aydın Dokur’a verdiği röportajda kendisinin de şahsen pilot olmak için Savunma Bakanlığına (Harbiye Nezareti) da dilekçe yazdığından bahsetmektedir. Hatta bu söyleşide Harbiye’ye dışardan girdiğini ve Harp Okulunu birincilikle bitirdiğini söyler. Sonunda dileği gerçek olur ve 18 Ağustos 1913’de Yeşilköy’deki Hava Okuluna tayini çıkar.
9 Şubat 1914’de de üstün başarı göstererek Yeşilköy’ deki bu Tayyare Mektebi’nden pilot brövesi aldı.
Pilot Üsteğmen Cemal Efendi
1969 yılındaki söyleşide uçuş okulu yıllarını şöyle nakleder: “ O zaman hava okulu Ayastefanos’taydı. Yani şimdiki telsizlerin bulunduğu mevkide. Ama hava okulu dedimse aklınıza mükemmel bir teşkilat gelmesin. İki üç barakadan ibaret bir yer işte. Biz yirmi kişi kadardık. Hemen eğitime başladık. Yalnız eğitim gördüğümüz tayyare duble değildi. Yani eğitim sırasında iki kişi beraber uçmaz, hoca ile öğrencinin önünde birbirine bağlı lövye bulunmazdı. Hoca alanda uçağın nasıl kullanılacağını öğretir, biz de tek kişilik uçağımızla havalanır, hocamızın dediklerini yerine getirmeye çalışırdık. Uçağımız Anzani tipinde bir Fransız uçağıydı. Şöyle 15-20 beygirlik bir şey. Motosiklete benzerdi, hani güçlü kuvvetli biri sırtlasa hangardan çıkarır. Her neyse eğitimlerimiz sürüp gidiyordu. Mektebimizde Binbaşı Latif adında bir hocamız vardı. Ondan pek çok şeyler öğrendik.”
NOT: Cemal Durusoy’un anılarında ANZANİ olarak belirttiği uçak BLERİOT PENGUİN’dir. Osmanlı Hava gücü dokuz adet Bleriot tayyaresi kullanmıştır.
Bleriot XI-b Çift kişilik, üç adet alınmıştır.
Bleriot XI-2 Çift kişilik, üç adet alınmıştır.
Bleriot Penguin Tek kişilik, üç adet alınmıştır.
Anzani, Bleriot uçaklarında kullanılan üç silindirli motordur. İtalyan Alessandro Anzani tarafından üretilmiştir. Aradan ellibeş yıl geçtikten sonra Cemal Durusoy’ un uçağı motor ismiyle hatırlaması gayet doğaldır.
Üç silindirli Anzani motoru Bleriot tayyaresinde
Pullarda Bleriot
Harbiye Nazırı Enver Paşa Uçuş okulunu mahiyeti ile ziyaret eder ve bütün pilotlar kendisine Çanakkale’ ye gitmek istediklerini söylerler. İzin verilir ancak uçulacak uçak yoktur. Elde sadece düştükten sonra tamir edilmiş Ertuğrul isimli Bleriot tayyaresi vardır.
Çanakkale savaşı sırasında tayyare sıkıntısı had safhadaydı. Pilot Teğmen Cemal Efendi’nin tayyaresi “ERTUĞRUL” isimli gazi bir tayyare idi. Çünkü bu tayyare meşhur havacımız Salim Bey tarafından İstanbul-Kahire seferinde kullanılmıştı. Salim Bey İstanbul üzerinden Mısır seferine çıkmış ancak tayyaresi Edremit üzerinde düşmüş ve ikiye bölünmüştü. Salim Bey bu kazadan canını zor kurtarmıştı. Bu kazaya çok üzülen Edremitliler aralarında para toplayarak bir tayyare almışlar ve seferin devamını sağlamışlardır. Harbiye Nezareti de bu yeni tayyareye “EDREMİT” adını vermiştir. Kazada ikiye bölünen tayyare ise; tayyare sıkıntısı nedeniyle gemiyle İstanbul’a getirilmiş ve burada tamir edilerek Çanakkale’ye gönderilmiştir. İşte bu gazi tayyare Pilot Teğmen Cemal Efendi’nin keşif tayyaresiydi. Tayyareyi sökerek bir gemiye yüklediler ve Cemal efendi ve makinisti Vahram usta bu gemiyle Çanakkale yoluna koyuldu.
Cemal efendi Çanakkale üzerinde birçok keşif uçuşu yaptı. Ancak 7 Mart 1915 sabahı saat 07:00 de yaptığı keşif uçuşu savaşın seyrini değiştirecekti. Çanakkale Boğazını taramaya başladı. İyice alçarak daha önce döşenmiş olan Türk mayın hatlarını aradı. Ancak mayın hatlarından hiç bir iz yoktu. Düşman bir gün evvel döşenen mayınların tamamını temizlemişti. Derhal inişe geçerek Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa’ya (Orgeneral Cevat Çobanlı) raporunu verdi.
NOT: Cevat Çobanlı, Atatürk’ ün akademide öğretmeniydi.
Cevat Paşa Cumhuriyetin onuncu yılı törenlerinde Atatürk’ le beraber(sol başta)
7 Mart’ı, 8 Mart’a bağlayan gece yarısı Nusret mayın gemisi boğaza elde kalan 26 mayını döşedi. Cemal Efendi 18 Mart sabahı, Ertuğrul tayyaresi ile keşif uçuşuna çıktığında muazzam müttefik donanmasının boğaza doğru ilerlemekte olduğunu fark ederek Cevat Paşa’ya bildirdi.
Ertuğrul tayyaresi
Müttefik armadanın dağılışını gösteren bir Alman çizimi.
Tüm mayınları temizlediklerini sanan dev müttefik armadası mayınlarla ve Türk sahil bataryalarının muazzam ateşi ile olduğu yere çakıldı. Dev zırhlılardan BOUVET, IRRESISTIBLE ve OCEAN boğazın serin sularına gömülürken; INFLEXIBLE, SUFFREN ve GAULOIS zırhlıları büyük yaralar aldılar. Cemal Efendi tekrar Rasıt Osman Tayyar’la beraber keşif uçuşu yaptı ve gördüklerini Cevat Paşa’ ya rapor etti. Müttefik donanmanın halini gören Cevat Paşa göğsündeki kılıçlı liyakat madalyasını çıkararak Cemal Efendi’ye taktı. Daha sonra kendisine kırmızı şeritli madalya, 5. Rütbeden Mecidi nişanı ve ikinci rütbeden Prusya demir haç nişanı verildi.
Türk Bleriot tayyaresinin havada çekilmiş nadir resimlerinden biri
26 Martta verilen emirle, Cemal efendi ve Vahram usta Ertuğrul uçağı ile uçarak İstanbul’a giderler. Vahram usta Ertuğrul tayyaresini onaran ve Cemal Efendiye makinistlik ve rasıtlık yapan Ermeni vatandaşımızdır. Cemal Efendi bir süre sonra Irak cephesine tayin oldu. Buradaki anılarını da şöyle nakleder: “Bağdat’ ta birkaç İngiliz uçağı ele geçirmişler. Bu uçakların tecrübe uçuşlarını yaptım. Suveyce gölü üzerinde uçtum, tabii gene 1000 metreden fazla yükselmedim. Ama az kalsın düşüyordum. Gölün kenarında mevzilenmiş düşman ateş açtı, zor kurtuldum. Ordu kumandanı Halil Paşa buna çok kızdı, neden çok alçak uçtuğumu sordu. Ben de hep aynı yükseklikte uçtuğumu söyledim. Birden aklıma geldi. Meğer yüksekliği gösteren alet (altimetre), İngiliz uçaklarında kadem (feet) esasına göreymiş, ben aslında 1000 metre sanıp 300 metreden uçmuşum. İngiliz General Towsend esir alındığında benim elimi bile sıkmadı. Meğer bir gece uçuşunda iki üç subayının ölümüne sebep olmuşum, hiç unutmam.”
Mütareke yıllarında Cemal Efendi Kirmanşah’ a tayin edilir. Bundan sonra da tam iyileşmeyen yaralarının tedavisi için Fransa’ ya ve Almanya’ya gider.
Cemal Durusoy 77 yaşında kendisine verilen Hava Kuvvetleri Plaketiyle
Bu uçuş ve keşif yapılmamış ve kahraman Nusret gemimiz boğazı yeniden mayınlamamış olsaydı, büyük ihtimalle emperyalist armada boğazı geçer ve İstanbul Boğazına demirlerdi. Batılı ülkelerde bu tür kahramanlar el üstünde tutulur ve kıymeti bilinir. Cemal Durusoy’ a ise aradan seneler geçtikten sonra altmışlı yıllarda Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından kuru bir plaket verilmiştir. Bana göre Cemal Ulusoy büstü dikilecek insandır.
Sevgiyle Kalın!
KAYNAKLAR:
ÇANAKKALE MUHAREBESİNDE TÜRK PİLOTU-Em.Tuğg.Hikmet SÜER
DESTANLAŞAN ÇANAKKALE DENİZ-KARA-HAVA SAVAŞLARI-Turhan SEÇER
HAYAT TARİH DERGİSİ SAYI:12
HAVACILIK TARİHİNDE TÜRKLER – 1
