YAZARLAR
DEPREM
28.11.2022
Ucuz atlatılan Düzce depremi size ne yaşattı, neler hatırlattı bilmiyorum ama hiç aklımdan çıkmayanı bir kez daha hatırlatmak istedim..
Tartışılmaz gerçek şu; felaketlere karşı önlem alan bir ülke değiliz.
Önlemden kastım şu; Depremi önleyemeyeceğimize, şehri sağlamlaştıramadığımıza göre, deprem sonrasında ne olacağını bilen var mı?
Anlatılanlara göre 7 üstünde bir şiddetle yaklaşık 45 saniye sallandıktan sonra, göçük altında kalmadığımızı düşünerek dışarı çıktığımızda yardımın nasıl geleceğini, ne yapacağımızı biliyor muyuz?
Deprem sonrası ekranları sallamak için yarışan uzmanlardan (deprem çantası hariç) hiç böyle bir şey duyduk mu?
O sırada şehirde bütün İstanbul’la aynı kaderi yaşayan doktorundan hemşiresine, itfaiyecisinden ilk yardım ekiplerine, polisinden askerine varıncaya kadar kim gelip bizi kurtaracak?
Var mı böyle bir plandan haberi olan?
Anladığımız kadarıyla şehrin büyük bölümü yıkılacağına göre, mahallelerden ana caddelere dahi çıkmanın imkansızlaştığı bir kaosta bırakın ağır yaralıları hafif yaralılar bile nasıl hayata tutunacak?
Ya enkaz altında kalanlar?
Kimler hangi yollardan gelip el uzatacak?
İstanbul’daki yerleşimin binlerce drone görüntüleri var internette.
Bi bakın bakalım gördükleriniz size ne düşündürecek?
Uzatmayalım..
Beklenen felaket sonrasında yardım eli nasıl gelecek bilmiyorum ama o yolun havadan olacağına eminim.
Yolları, köprüleri, viyadükleri geçilmez hale gelen şehre yardımın geleceği tek yol havadan olacak.
Lokal kurtarmaların can simidi helikopterler yakın çevreden, diğer illerden ve ülkelerden yardımsa uçaklarla gelecek.
Anadolu yakasını Sabiha Gökçen tek pistiyle bile savunabilecek gibi gözükürken, Avrupa yakasında işler baya karışık duruyor.
İstanbul Atatürk Havalimanı’nın pistleri külliye yapımı için imha edilirken, beklenen bu felaket nasıl göz ardı edildi çok merak ediyorum.
Çünkü..
İstanbul’u 45 saniyede cehenneme çevirecek felaketin en büyük kurtarıcısı Atatürk Havalimanı olacaktı.
9 şiddetinde depremin bile zarar veremeyeceği iki ana pist iş makineleriyle 1 ayda gece gündüz çalışılarak imha edildi.
Oysa..
Pistlerine zarar verilmeseydi felaket sonrası şartlar büyük ölçüde baş edilebilir olacaktı.
Hem Türkiye’nin tüm illerinden, hem de yurt dışından yardım getirecek uçaklar felaketi yaşayan şehrimizin göbeğine hava köprüsü kurabilecek, lokal kurtarıcı helikopterlerin ana üssü olabilecek, pistin çevresine kurulacak dev sahra hastaneleri enkazdan çıkarılanlara anında yaşam olanağı verecekti.
Şimdi aynı şeyi söyleyebilir miyiz?
Atatürk Havalimanı’ndaki iki ana pistin İstanbul Havalimanı’na köstek olacağını düşünenler hem yanıldı, hem de çok büyük hata yaptı.
Şehrin felaket döneminde hayat kurtaracak olan botunu kendi elleriyle batırdı.
Havacılık dünyasının içinde 35 yılı aşkın süredir gazetecilik yapan biri olarak altını çize çize söyleyeyim; Günümüz ulaşımında İstanbul Havalimanı’ndan yanayım.
Ayrıca o şartlarda İstanbul Havalimanının önemini de tabi ki ıskalamıyorum ama şehir merkezine bağlantılarını sağlayan onlarca viyadüğün ayakta kalamayacağını yine deprem profesörleri söylüyor.
Şehrin içine ulaşacak yardım uçakları, şehre ulaşamayacak noktaya inmesinin kime nasıl bir faydası olacak?
Artık yeter..
Her deprem sonrasında tv’leri dolduran depremcilerin hiçbir şey anlaşılmayan saatler süren konuşmalarından bıktık.
Depremin nasıl olacağını öğrendik de sonrasındaki kurtarma planından anladığımız ise sadece deprem çantası.
Enkaz altında kalanların yardımına nasıl gelinecek, hastanelerin bile boşaltılacağı sırada kurtarılanlar nereye götürülecek, kısa sürede mikrop yuvasına dönüşecek olan şehir nasıl boşaltılacak, güvenli alanlara ulaşım nasıl sağlanacak, tek kurtuluş kaynağı olan hava köprüsü nasıl kurulacak?
Eğer varsa bir planınız anlatın da en azından ilgilendiğinizi düşünelim.
Hepinize iyi uçuşlar olsun..
