YAZARLAR

Slide thumbnail

HORTUM

28.01.2019

Antalya Havalimanı’nda yaşananlar kuşkusuz hepimizi dehşete düşürdü.

Uçaklar sürüklendi, yolcuları taşıyan apron otobüsleri devrildi, minibüsler, push-back araçları, yolcu merdivenleri, aydınlatma direkleri, çeşit çeşit aparatlar havalarda uçuştu, uçaklara ok gibi saplandı.

İşin ilginç tarafı, aynı hava hareketi iki gündür Antalya’yı yıkıyordu.

Haberlerde gördük. Özellikle ağır hasarların oluştuğu sera alanları havalimanına oldukça yakın bir bölgede yeralır.

Yani, havalimanı otoritesi iki gündür çevrede olup bitenleri gözlemledi(mi?).

Hortum havalimanına öyle pat diye gelmedi. İki gündür etrafında dönüp durdu.

Cumartesi günü de kendini göstere göstere önce terminale sokuldu, sonrasında ortalığı savaş alanına çevirip çıktı gitti.

Bütün görüntüler ortada.

Defalarca izledim. Sanki o dakikalarda apron da akıl tutulması yaşanmış.

Hiç bu hava olayları yaşanmıyormuş, ortalık günlük güneşlikmiş gibi göz göre göre hortumun üstüne giden otobüsler, minibüsler, onlarca çeşitli apron aracı, doğaya kafa tutmaya kalkışmanın cevabını saniyeler içerisinde oradan oraya savrularak aldı.

Böylesi bir felaketin içine dalan arkadaşlar aslında olayı çok ucuz atlattı.

Çok ucuz derken, olay günü AirTürkHaber’de yayınlanan iki videodan birincisine dikkatli bakarsanız tüylerinizi diken diken eden görüntü orada duruyor.

Ortalık cehennem alanına dönmüş direkler, arabalar havada uçuşurken o anda SunExpress uçağına yakıt verilmeye devam ediliyor.

Bu ve benzeri ayrıntılar ortaya çıktıkça, hakikaten felaketin eşiğinden dönmüşüz. Hemde kendi yarattığımız bir felaketten.

Doğa yine de mert davrandı. Gösterdi kendisini. Bakın geliyorum dedi. Ama kime?

Bana göre bu felakette DHMİ’nin ağır sorumluluğu var.

İki gündür etraflarında dolaşan hortumları bu arkadaşlar bahçe hortumuyla karıştırmasaydı; Önlemler alınır, ağır hava yaklaşırken otobüslerle uçaklara yolcu taşınmaz, merdivenler uçaklardan toplanır, push-back araçları uçak altından çekilir, ordan oraya savrulan araçların apronda dolaşmasına müsaade edilmez,  tüm araçlar emniyetli bölgelere çekilir ve bunların yaşanmasına izin verilmezdi.

Ama hep beraber gördük ki bunların hiç biri olmadı, olmayınca da bunlar oldu.

Yatıp kalkıp dua edelim ki, bu felaketten can kaybı yaşanmadan sadece maddi hasarla çıktık.

Yazı yayına verildiği ana kadar hasarın maliyeti tam olarak belli olmasa da, ağır olduğu ortada.

Benim edindiğim bilgilere göre en ağır hasarlar Onur Air ve Corendon uçaklarında.

Onur’un iki A320 tipi uçağından biri uçamayacak halde, diğerindeyse hasar oldukça ağır.

Umarım bununla kalır, yaşanılan bu felaketten sorumlular ders alır. Artık yeni coğrafi koşullara ayak uydurulmaya çalışılınır.

Hepinize iyi uçuşlar olsun..



Yazarın Diğer Yazıları