YAZARLAR
KİM KONUŞTU?
04.01.2020
2020 Şubat’ta yaşanan Pegasus kazası malumunuz..
Halen daha sorumlusu için araştırmalar devam ederken, 2020’nin son haftasında güzide medyamız suçluyu ilan etti: “Uçağın kaptan pilotu ve o gün görevli olan hava trafik kontrolde iki kişi suçludur” dedi.
Neye dayanarak?
Araştırma yapan resmi kurumdan basına sızan bilgilere göre..
Sanırsın ki, haber yapmak için delice yarışan bir basınımız var ve çok önemli bilgilere ulaşarak yıl bitmeden Pegasus kazasının suçlusunu bulup ilan etti.
Haliyle Pegasus sustu..
Ne desin di?
Mesela..
“Kardeşim 10 senedir bugün-yarın deyip bir pist yapmıyorsunuz, 130 yerinden yamalı, delik-deşik, her gün geceden sabaha tamir edilen, mayın tarlasından hallice tek bir piste İstanbul’un ikinci havalimanını mahkum ettiniz, inen kalkan pilotların her gün şapkadan tavşan çıkarmasını beklediniz, şimdi de bu kazada suçlu mu arıyorsunuz” demeliydi?
Pistin ev sahibi olan ve yıllardır suskunluğunu koruyan HEAŞ’ın olduğu yerde, Pegasus mu konuşmalıydı?
Neyse devam edelim..
Suçlamada sessizliği hava trafik kontrolörleri bozdu, TATCA konuştu.
Havacılık kurallarının “boru” olmadığını, yapılan bu haberlerle kişilerin töhmet altında bırakıldığını, “kasıt” olduğunun altını çizerek özetle;
“Ulaştırma Bakanlığı tarafından hazırlanacak kaza inceleme raporunu beklemeden yapılan yayınlar ve yorumlar kabul edilemez. Hazırlanmakta olan kaza kırım inceleme raporu tamamlanmadan bilirkişi raporunun belirli kısımlarının sızdırılması uluslararası havacılık kuralları çerçevesinde hareket edilmediğini de göstermektedir”
“Hassasiyetle yürütülmesi gereken bu süreçte herkesi havacılık kuralları ve bilimsel veriler çerçevesinde ciddiyet ile hareket etmeye davet ediyoruz” dedi.
Bu açıklama medyamıza kapak olur.
Peki, suçlanan ikinci meslek grubu, Türkiye Havayolu Pilotları Derneği neden sustu?
“Bir dakika arkadaşlar ne yapıyorsunuz, olur mu böyle bir suçlama, neye alet olduğunuzun farkında mısınız” demedi?
Efendim?..
Bakın ben buradan açık açık söyliyim: Allah vermesin ama bundan sonra Sabiha Gökçen’de eğer bir kaza olursa, bunun tek sorumlusu havalimanına ikinci pisti yapmayan(lar) kimse, bundan öncekilerde de olduğu gibi, suçluları da odur.
Sebebini yaratıp kenara çekilenler, olan ve olacaklar da suçlunun ta kendisidir.
Kaza olduğunda dönemin Ulaştırma Bakanı Cahit Turhan bile açıklamasın da yorgun piste dikkat çekti. İkinci pistin aciliyetinin altını çizdi. Bir anlamda açıkça sorumluyu işaret etti. Ama sonucu görmesine makamdaki ömrü yetmedi.
Tüm bu yaşananlara rağmen medya tarafından iki kontrolör ve bir pilot kazanın sorumlusu ilan ediliyor, öyle mi?
Sabiha Gökçen’e ikinci pistinin yapılmamasının, havalimanına ulaşmaya çalışanların yolunu kapalı tutmanın, inanın kimseye faydası yok ama zararı çok.
İkinci pistin, İstanbul Havalimanı’na zarar vereceğini düşünenler bugüne kadar yanıldı ve yanılmaya da devam ediyor.
İki pisti de olsa, ek terminal de yapılsa, Sabiha Gökçen’in ulaşacağı kapasite belli.
İstanbul’un yükünü taşıması mümkün değil ve hiçbir zamanda olmayacak.
İtiraf edeyim; İstanbul’a, İstanbul Havalimanı ölçeğindeki bir havalimanının varlığının şart olduğunu yapıldıktan sonra anlayanlardanım.
En yoğun günde bile hiç beklemeden gelip inmenin, (şimdi kısalan) taksi yollarında olduğun yerde 30 dakika beklememenin, özellikle şu dönemde büyüklüğünün sosyal mesafe açısından lüksünü hepimiz yaşıyoruz.
Bu koskoca şehrin bir ucunda da Sabiha Gökçen’in olmasının ülkemiz açısından ne kadar önemli olduğunu anlamak bu kadar zor olmamalı.
Londra’da 150 km’lik çemberde 3 uluslararası havalimanı olduğunu unutan, İstanbul’a düşmanlık yapar.
Hem İGA, hem de İSG bu şehrin kardeş çocuklarıdır.
Hepinize iyi uçuşlar olsun..
