YAZARLAR
SÜBVANSİYONLAR
Küresel Sivil Havacılık Sektöründeki Hükümet Destekleri- Sübvansiyonlar
Havacılığa yapılan sübvansiyonlar hava taşımacılığının kendisi kadar eskidir. Dünyada sübvanse edilen ticari hava seyahatinin uzun bir tarihçesi vardır. Havayollarına sübvansiyonların verilmesi çeşitli programlar vasıtasıyla gerçekleşir. Bazı sübvansiyonlar doğrudan yardım biçimindedir. Bazen hükümet, havaalanı altyapısını geliştirmek veya kontrol kuleleri, radar seyir yardımcıları ve binlerce çalışanı idame ettirmekle yükümlü bir devlet kurumuna aktarılan sübvansiyonlar için vergisiz /faizsiz finasman imkânları sunmakta, vergi muafiyetleri veya istisnaları sağlamaktadır.
2014 yılından itibaren ciddi olarak pazar payı kaybeden A.B.D. ve AB havayolları Körfezdeki Havayolları firmaları üzerine yönelik kamuoyu oluşturmakta ve küresel düzenleyici otoritler nezdinde baskı yapmaktadırlar. Projektör ışığı altında olan üç havayolu ETIHAD, EMIRATES ve KATAR Havayolları’dır. Bu üç havayolunun güçlü büyümesi ve artan pazar payı, özellikle Avrupa ve doğu ve güney arasındaki yeni bağlantı noktaları, düşük işgücü ve havalanı maliyetleri ile pazarı çarpıttıkları düşünülmektedir.
Delta Havayolları başta olmak üzere A.B.D. deki havayolları ve AB’deki havayolu sektörünün kurduğu koalisyon EFC kendi bölgelerindeki düzenleyici kurumlara baskı yapmaktadırlar.
Europeans for Fair Competition koalisyonu http://e4fc.eu/executive-summary/ adresinde yer aldığı üzere Emirates, Etihad ve Qatar Havayollarının son on yılda bu üç devlete bağlı havayollarının hükümetlerinden haksız olarak 39 milyar Euro kazandıklarını belirtmektedirler. Bu üç havayolu arasında da en fazla desteği yaklaşık 14 milyar Euro ile Katar Havayolları’nın aldığı ifade edilmektedir.
A.B.D.’de American, Delta ve United Havayolları’nın oluşturduğu platform http://www.openandfairskies.com/about-us/ aynı şekilde Körfez Bölgesi havayollarının haksız rekabete yol açan hükümet destekleri nedeniyle A.B.D.’de iş ve pazar kaybı yaşandığını web sitelerinde açıklamaktadır.
Dikkatlerin çoğu iki ülke ve üç taşıyıcı üzerinde gerçekleşirken, çoğu ülke olmasa da bugüne kadar devam eden havayolu taşımacılığı değer zincirinin yaratılmasında kamu finansmanının zengin bir geçmişi var. Havayolu taşımacılığının temel yapıtaşları olan havalimanı, uçak, seyrüsefer sistemleri, bakım organizasyonları her biri kendi içinde göreceli olarak yüksek maliyetler ve beraberinde yüksek finansman maliyetleri getirmektedir. Sermayenin temerküz etmediği ve pahalı olduğu ortamlarda da Hazine desteği olmadan yatırım yapmak mümkün olmamaktadır.
Kabul edilebilir bir sübvansiyon oluşturan kıstas, diğer endüstriler için açıkça tanımlanmıştır. Örneğin, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) GATT anlaşması ile malların uluslararası ticareti için bir sübvansiyonun ne olduğunu tanımlamasına rağmen, hava taşımacılığında bir sübvansiyonu neyin oluşturduğu veya nelerin sübvansiyon sayılacağı konusunda bir tanımlama ve yaptırım müessesesi kurma konusunda başarısız olmuş ve Hava Taşımacılığını Hizmet Ticareti Genel Anlaşması’nın kapsamı dışında bırkamıştır. Dolayısıyla sivil havacılık sektöründeki rekabet yasası bozulduğunda, adil rekabeti neyin oluşturduğu konusunda bir fikir birliği yoktur.
Avrupa Birliği, havayollarına yönelik kamu sübvansiyonları ve Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri dahil olmak üzere birçok ülke ile müzakere etmek istediği yeni ticari havacılık anlaşmalarının bir parçası olarak hava trafiğini iptal etme seçeneği konusunda sert müdaheleler arayışına 2015 yılında başladı. http://e4fc.eu/european-commission-aviation-package-fact-sheet/.
Komisyon Sözcüsü Her bir anlaşma yapılan taraf, diğer akit tarafın havayollarının hava taşımacılığı hizmetleri konusunda rekabet etme imkânını olumsuz yönde etkileyebilecek her türlü ayrımcılık veya haksız uygulamayı ortadan kaldıracak” diyor.
AB yürütme organının hava ulaşım anlaşmalarına dahil etmek istediği “adil rekabet şartı” taslağı, iflas koruması, sermaye temini, vergi indirimi gibi haksız addedilebilecek kamusal destek biçimlerini listelemektedir.
Avrupa Komisyonu bu saikiyle AB hükümetleri adına Çin, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Katar gibi hava taşımacılığı anlaşmalarına ilişkin görüşmelere başlamasına yönelik aldığı yetki ile Türkiye’nin A.B.D.den sonra AB çıkışlı 40 milyon yolcu sayısı ile en büyük ikinci varış yeri olduğu ve Türkiye ile yapılacak bir anlaşmanın ile AB müktesebatına uyumlandırılmasını tavsiye etmektedir.
Bu kapsamda AB Komisyonu Air France, KLM ve Lufthansa’nın baskısıyla körfezdeki havayollarına yönelik sübvansiyon görüşmelerine Şubat 2017’de Katar Havayolları ile başlamıştır. AB ile süregelen ilişkilerimizin geleceğinde tahmin edileceği üzere sivil havacılık sektörü de önemli bir yer tutmaktadır. Bir önceki yazımda da belirttiğim üzere İstanbul 3. Havalimanının devreye girmesi ile birlikte AB Komisyonu’nun Türkiye ile sivil havacılık kamu destekleri konusunda görüşmelere başlamak isteyeceği öngörülebilir. Bu kapsamda 3. Havalimanı inşaatı finansmanı DHMİ garantisi, yolcu garantisi gibi destekler gündeme gelebilecektir.
Sivil havacılık sektöründe yukarıda belirttiğim üzere kamu desteklerinin tanımlanması ve hangi uygulamaların haksız rekabete neden olacağı konusunda küresel olarak ICAO gibi bir kurumun öncülüğünde çerçeve kural çalışmasının başlatılması en uygun yol olarak gözükmekte ve sektör öncüleri tarafından önerilmektedir. Bir sonraki yazımda milli uçak üretimi hakkında görüşlerimi paylaşacağım.
Sağlıcakla kalın
Namık Kemal KEMER
