YAZARLAR
NERESİNDEN TUTALIM?
29.04.2024
Şimdi okuyacaklarınızı muhtemelen yaşayanınız da olmuştur.
Çünkü..
İnanılmaz sıklıkta yaşanan bir olayı aktaracağım.
Konu yine içi bir dert, dışı başka bir dert olmaya devam eden Sabiha Gökçen Havalimanı..
Dışındaki akıl almaz dertleri yazdık, yazmaya da devam edeceğiz fakat konumuz bu hafta havalimanıyla bir bütün olduğunu düşünürsek; Otoparkı.
Sakın ola otoparkı var diye aracınızla Sabiha Gökçen Havalimanı’na gitmeyin!
Bende bu gaflete düşenlerdenim ama neyse ki uçağımı kaçırmadım. O günden itibaren de Sabiha Gökçen’e asla arabamla gitmiyorum.
Her geçen gün artan yolcu trafiğine rağmen yerinde sayan iki önemli unsuru terminal ve otopark hizmete açıldığı günkü kapasiteyle talebe cevap vermeye çalışınca ortaya çıkan tablo şöyle..
Otoparkta yer bulmak imkansız olunca yöneticiler çözümü kullanılmayan eski terminalin karşısındaki otoparkı da devreye alarak çözüm geliştirdiklerini zannettiler.
Olmadı.
Küçük hacimli otoparkın zaten büyük bir bölümü başta uçucu personel olmak üzere İSG çalışanlarının alanı olarak kullanılıyordu.
Terminal otoparkında bisiklet dahi koyacak yer kalmayınca, personelin kullandığı alan küçültülerek (ki bu uygulama bu kez de çalışanları zor durumda bıraktı) belli bir kısmı yolcu araçlarına açıldı.
Orada yer bulduğuna sevinen mutlu azınlık ellerindeki bagajlarla 10 dakikalık mesafeyi koşturarak almalarına rağmen en azından uçaklarını kaçırmıyor.
Yer bulamayanlar ise çaresizliğin dibini yaşıyor.
Valeye bırakırım diye düşünmeyin çünkü valelerde işin içinden çıkamadığı için belli bir kotadan sonra araç kabul etmiyor.
Hatta durum öyle bir noktaya gelmiş ki gönüllü olarak aracınızı çekilmesi için yasaklı alana bırakıyorsunuz.
Fakat bu sistemde tıkanmış durumda.
Şöyle ki..
Aracınıza yer bulamadınız ve çaresiz durumdasınız ne yapacağım diye bakınırken birileri size “şu kenarda bekleyin birazdan bu araçları çekecekler, çekilen aracın yerine park edin sonrasında sizin aracınızı da çekerler ve geldiğiniz de aracınızı ceza ödeyerek trafik otoparkından alırsınız” diyor.
Sizde bunu çözüm olarak kabul edip paşa paşa uyguluyor-dunuz.
“Dunuz” diyorum, çünkü artık bunu da yapamıyorsunuz.
Trafik otoparkı da dolup taşınca görevliler duruma uyanmış, şimdi çekilen araçların yerine trafik polisi ve çekici araçları konuşlanmış durumda.
“Uçağımı kaçırıyorum, yasak da olsa bırakıcam aracımı çekebilirsiniz” diye ceza yemek için yalvarsanız bile durum geçerli değil ve aracınız bırakamıyorsunuz.
En güzeli “iyi ki varsın, iyi ki açıldın” diyerek bindiğim metro ile ulaşmak.
Fakat metroda da şöyle bir sorun var.
Açıldığı dönemde haftanın 7 günü sabah 06.00, akşamları 00.00 da biten seferler şimdi sadece Cumartesi ve Pazar günleri 24 saat hizmet veriyor.
Hafta arası sabah erken saatlerde uçuşunuz varsa (ki en yoğun uçuş saatleri olarak biliniyor) metroyu kullanamıyorsunuz.
Geriye kalan tek şansınız ödediğiniz uçak bileti kadar ücreti gözden çıkarıp taksiyle ulaşmak.
Dedim ya, neresinden tutsak elimizde kalan Sabiha Gökçen’deki dertler saymakla bitmiyor.
İşin kötüsü bitecek gibi de durmuyor.
Aman diyeyim, Sabiha Gökçen’den uçuşunuz varsa kendinize göre üst düzey önlemler alın.
Yoksa içinde olmanız gereken uçağa arkasından el sallarsınız.
Hepinize iyi uçuşlar olsun..
