YAZARLAR
VİTRİNE BÖYLE ÇIKILIR MI?
01.04.2019
Mart’ın ilk haftasından itibaren, THY’nin “taşınıyoruz” açıklamalarıyla geri sayımın başladığı İstanbul Havalimanı’na göç’ün haftasındayız.
Geçtiğimiz hafta ulaşımla ilgili endişelerimi dile getirmiştim. İnanılmaz bir mail patlaması oldu. İçlerinde olumlu tek bir eleştiri dahi bulunmadığı için, yeniliğe atılan ilk adımda negatiflik yaratmamak adına yayınlamıyoruz. Ama mail atanların içi rahat olsun. Hepsi teker teker okundu ve arşivlendi.
Şimdi gelelim göç’e..
Önümüzdeki Pazar günü itibariyle tam kapasiteyle uçuşlar “eğer” yine bir son dakika değişikliği olmazsa İstanbul Havalimanı’ndan yapılmaya başlanılacak.
“Son dakika değişikliği olmazsa”dan kastım, arşivlere bakarsınız son 6 aydır THY’nin taşınma haberleri var. O yüzden o güne kadar da içimde hep garip bir endişe var.
Haksız olduğumu kabul edip 7 Nisan’dan itibaren THY’nin ISL’den uçmaya başladığını kabul ettiğimde karşımda duran tek endişe yine aynı; Ulaşım, sadece ulaşım.
Size basit bir örnek vereceğim.
Sabah gazetesinde çalıştığımız yıllardı. Avrupa’da bugün bile açılan son havalimanı olan Münih Airport’un temeli atılmış, inşaatı baya bir yol aldıktan sonra dünya genelinde havacılık editörleri davet edilmişti. Türkiye’den davet edilenler arsındaydım.
Terminal binasının ana hatlarını gezerken, önemli nokta metro istasyonu olmuştu. Havalimanından önce bitirilmişti ve üstelik havalimanına sefer yapacak olan yeni nesil metrodan bir vagon da terminal inşaatının ortasında sergileniyordu.
Yanılmıyorsam bir yıl sonra açılışına gittiğimizde ise, havalimanından şehirde kalacağımız otele o yeni nesil metro vagonlarıyla gitmiştik.
Özellikle Frankfurt Havalimanı’nın Atlantik hattındaki yükünü alması temel amaçlı inşa edilen Münih Havalimanı’nda, ilginçtir ama kıtalararası uçuşlarda bugün sadece Airbus serisi uçaklar kullanılıyor. Boeingler ise Frankfurt’tan Atlantiğe açılıyor.
Artık çok geç tabi “bizde bu işler neden böyle olmaz” demenin ama, keşke öyle olsaydı.
Dünya havacılık vitrinine çıkacağımız bu iddialı proje de keşke böyle bir eksikle sahaya inmemiş olsaydık. Gönül isterdi ki bu şık terminale şöyle pırıl pırıl metrolarla ulaşabilseydik.
Şimdiyse sadece nasıl ulaşabileceğimizi düşünüyoruz.
Bu arada ISL yepyeni bir başlangıç için geri sayıma girerken, AHL’de hüzünlü vedalaşmalar yaşanıyor.
Geçtiğimiz hafta Atatürk Havalimanı’nın herşeyi olan Sani Şener’in çalışanlarıyla yaptığı veda konuşması, başarının ne demek olduğu, nasıl elde edildiği bugün hala konuşuluyor.
Çoğumuz için unutulmaz anlar taşıyan Atatürk Havalimanı’nın yokluğunu kabul etmek pekte kolay olmayacak.
Bizim yolcu olarak taşıdığımız duygular bunlar. Çalışanları, yaşamının önemli bir kısmını orada geçirenler içinse durum çok daha zor.
Ama yapacak bir şey de yok. Bir dönem kapanıyor, yeni bir dönem açılıyor.
Umarım İstanbul Havalimanı bizlere ve THY’ye Atatürk Havalimanı’nı aratmaz, orada da herşey burada olduğu gibi başarılar ve rekorlarla dolu olur.
Hepinize iyi uçuşlar olsun..
