YAZARLAR
“HİKAYE..”
18.04.2022
Atatürk Havalimanı..
Önceki hafta Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun “Atatürk Havalimanı hikayesi kapandı gitti” çıkışıyla konu yine ısındı.
Aslında bakan bunu söylerken farkında mıydı bilmiyorum ama halen daha Cumhurbaşkanlığı filosunun en büyüğü olan B747-8 tipi uçağın merkezi Atatürk Havalimanı.
Bu uçağı istediğiniz bir günde Florya istikametinden geçerken kafanızı havalimanına doğru çevirdiğinizde orada görürsünüz.
B747-8 neden geldiği günden beri AHL’de durur, neden tüm uçuşlarını buradan yapar, bilinmez ama filoya katıldığı günden bu yana da adresi orasıdır.
Ayrıca..
Yine Türkiye’ye gelen tüm yabancı devlet insanlarının kullandığı havalimanı da yine bakanın “hikaye oldu” dediği Atatürk Havalimanı’dır.
AK Parti hükümetinin bakanları ve ulaştırma bakanının da devlet uçaklarıyla bugün bile kullandıkları havalimanı “hikaye oldu” denilen havalimanıdır.
Mesela, bakan bu “hikaye” çıkışını yaparken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul çıkış-varışlı uçuşlarını sadece AHL’den yaptığını biliyor mudur?
Uzatmayalım..
Bakanın bu çıkışıyla ortalık ısındı dedik ya, verilen karşı cevaplar da gerçeği yansıtmadı.
Konuya ilişkin ağzını açan “pisti kırdılar” diye söze başladı ama konuyla alakası yok.
AHL’nin ana pistini oluşturan kuzey-güney istikametinin başına konulan o hastane, temelsiz prefabrik bir yapı.
Pistin üstüne monte edilen tek katlı bina.
Ne kadar sürede kurulduysa, gerektiğinde daha kısa sürede bulunduğu yerden kaldırılır ve pist geri kazanılır.
Sorun o değil..
Sorun, Atatürk Havalimanı’na “öyle bi yer artık yok, hikaye oldu” demekte.
Çünkü var.
Defalarca yazdım, bir daha çok net yazayım: Atatürk Havalimanı’nı şu yada bu nedenle imha etmek, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerde açık ara ilk üçe girer.
Ve bunun yapılacağını da hiç sanmıyorum.
Çünkü..
Buna önce, TEKNOFEST’in Türkiye’de uzaya kadar açılan yelpazesiyle amatör havacılığın fitilini ateşleyen Selçuk Bayraktar karşı çıkar.
Yada çıkacaktır..
Veya çıkmalıdır..
Diye düşünüyorum.
Çünkü Atatürk Havalimanı’nın bu faaliyetlerde nasıl işe yaradığını, amatör havacılara nasıl boyut atlattığını, herkesten daha iyi kendisi bilir.
İstanbul gibi Türkiye’nin lokomotifinde nerede yapılacak bu faaliyetler-festivaller?
Devam edelim..
Millet parkı.
O da olur, ama park’a “havacılık” kelimesi eklenirse.
Eğer Atatürk Havalimanı ticari uçuşlara men edilecekse, yerini alacak olan da bu olmalıdır.
Yeter ki havalimanı özelliği kaybedilmesin.
Bu şahsi iddiam değil.
Azıcık dünyayı bilenler bunun böyle olduğunu çok net bilir.
Dünya geleceği havada yakaladı, öylede gidiyor.
Ülkeler, İstanbul gibi bi şehirde, Atatürk Havalimanı ölçülerinde, şehrin ortasında, uçuşlardan men edilmiş ve her türlü havacılık festivallerine, şenliklerine, fuarlara uygunluğu son derece müsait olan bir havalimanına sahip olmak için emin olun ellerinden geleni yaparlar.
Çünkü yok.
Ve yakın-uzak gelecekte böyle bir havalimanına sahip olamayacaklarını da biliyorlar.
Ama bizde göz göre göre oldu.
Bari “İstanbul Havalimanı korkusuyla” yaratılan bu zenginliğimizi gelecek için kullanalım.
Atatürk Havalimanı’nın artık İstanbul Havalimanı’nın trafiğini çekmesi mümkün değil.
Üstelik bu yıl metro ulaşımı da sağlandı mı, tam anlamıyla İstanbul’a yakışır bir uluslararası havalimanı konumundadır.
Bırakın siz kışın öyle de oldu, böyle de oldu eleştirilerini.
Dünyada bana bir tane ağır kış şartlarından etkilenmeyen havalimanı gösterebilir misiniz?
Sert hava koşulları her ortamda havalimanlarını etkiler. Siz yeter ki, konaklama-ulaşım gibi eksikleri giderin. Sonrasında İstanbul Havalimanı hem kargo hem de yolcu alanlarıyla zaten Atatürk Havalimanı’yla trafiği ve kullanıcı tercihiyle kıyaslanamaz durumdadır.
Atatürk Havalimanı bundan böyle İstanbul Havalimanı’na rakip olamaz. Bu korkuyla da AHL’yi imha etmeye kalkışmak hiçbir şekilde açıklanamaz.
Savaşlarda bile havalimanları tekrar kullanılmak üzere vurulur.
Yok etmek üzere değil.
Tarih bunu böyle yazar.
Okumayanlar en azından bir-iki film izlesin.
Hepinize iyi uçuşlar olsun..
