YAZARLAR
YANLIŞ YERDE OLAN SİZSİNİZ!
03.12.2018
Geçtiğimiz hafta başında gökyüzünden gelen kara haber gündemi oluşturmuştu.
Kara Havacılık’a ait UH-1 tipi helikopter Samandıra’da eğitim uçuşu esnasında düştü. Helikopter 10.32’de kalkmış ve 11.02’de düştüğü açıklandı.
Kalkış ve düşüş arasındaki 30 dakikaya bakarsak ve bunu havacılık dünyasıyla eşitlersek, (eğer nedeni arızaysa) helikopterin nerdeyse arızalı kalktığını bile kabul edebiliriz.
Sonuç; 5 askerimizin şehit olduğu elim kazada, o gün medyamızın içine düştüğü çaresizliği, bilgisizliği, cehaleti ve ekranlarda bir adım öne çıkma çabalarının insan ahlakını nasıl yerlere serdiğini unutmak mümkün değil.
Sizlerde izlemişsinizdir..
Olay anında haber kanalları, haberi doğru ve olduğu gibi vermek, olay anından bilgi aktarabilecek insanlar yerine, akla hayale gelmeyecek kişileri bağlama yarışına girdiler.
35 yılını yazıl basında, yazı işlerinde geçiren bir gazeteci olarak, o gün haber masalarında yaşananları tahmin etmek hiçte zor değil.
Fakat bu kadar çaresiz kaldıklarına da ilk kez tanıklık ettim.
Kazanın olduğu mahallenin muhtarına bile bağlanan oldu.
Muhtara, “efendim anlatabilir misiniz nasıl oldu?” diye soruyorlar, adam sanırsın bölgenin hava trafik kontrolörü ve olanı biteni saniye-saniye görmüş..
Muhtar “kahraman pilotlarımız öyle yaptı-böyle yaptı helikopteri evlerin üstüne düşürmekten kurtardı” diye cevapladı.
“Peki nasıl oldu” sorusuna, “görmedim” dedi.
Aynı anda bir başka ekran..
“işte görgü tanığı, neler oldu anlatır mısınız” dediği adam konuşacak, bende merakla izliyorum.
Adam eveledi-geveledi. Muhabir de sıkıldı. Tekrar sordu; “Efendim siz görgü tanığısınız, nasıl oldu, nasıl düştü bu helikopter, neler gördünüz?”
Adam daha fazla kıvıramayacağını anlayınca, “ben tam olarak görmedim ama..” diye devam edecekken, yayın masası kestirip attı.
Gün boyu tek bir görgü tanığı çıkmayınca, bu defa sırayı güvenlik uzmanları aldı. Her biri başka bir havadan çaldı.
Bu arada koskoca UH-1 helikopterin neden 50 metre ileride boş araziye inemediğini, mahallenin ortasına düştüğünü kimse sorgulamadı.
Belli ki, mahalle ortasına düşen helikopterin nasıl düştüğünü gören tek bir kişi dahi yoktu.
Onca apartmanın birinde de kamera yokmuydu diye düşünürken, ertesi gün ajanslar (işte o an) diye servis etti tek bir kamera görüntüsünü.
Oldukça kısa olan görüntüde malumunuz, helikopter güm diye düşüyor apartman boşluğuna.
İşin ilginci mahelle sakinleri..
O görüntüde bile yaklaşık 4-5 saniye aralığında bir vatandaş yürüyerek geçiyor ve ardından helikopter adamın geçtiği bölgeye düşüyor. Vatandaşın o anda ne bu gürültü diye kafasını kaldırdığı bile yok.
Belli ki mahalleliler, hemen diplerine yanaştıkları hava alayının helikopter uçuşlarına fazlasıyla alışmışlar, bir Allah’ın kulu yukarıya bakmıyor.
Ve aynı gün ilerleyen saatler de konu geldi, o kafasını gökyüzüne çevirmeyen mahallelinin “yok efendim burada ne işi var bu hava alayının” gibilerinden çemkirmelerine..
Destekleyicisi, hatta çanak tutanı da yine güzide haber ekranlarımız oldu.
İyi de herkesin gözden kaçırdığı bir unsur var ortada..
O hava alayı oraya kurulduğun da, orası İstanbul’un dağ başı semtiydi. Askerlerden başka Allahın kulu bulunmazdı o bölge de. Bulunması da ulaşım açısından mümkün değildi. Yaşanılmaz bir yerdi kısacası.
Bugün o hava alayının etrafını dibine kadar istila edip, görevini yapamaz hale getirenler bizleriz, düşman kuvvetleri değil.
Oradan da taşınsa, beş-on yıl sonra gittiği yerin de böyle olmayacağının garantisi var mı? Yok.
Çünkü o gün ekranlara çıkanlar “niye biz buradayız” demedi, “neden hava alayı burada” diye sorguladı.
Şimdi oradan kovalanmaya çalışılan helikopter üssü, yarın Allah göstermesin ama bu kovalayanların canlarını kurtaracak, haberleri yok.
Sel, afet, İstanbul’u bekleyen yıkıcı deprem gibi olumsuzluklar da, bugün oradan kovalayanlar, mumla arar o helikopterleri..
Ayrıca unutmayın ki, helikopter denilen hava araçları şehir merkezlerinde uçmak üzere tasarlanıyor, sadece dağ başında uçsun diye değil. Yeter ki biz şehir planlamasını doğru yapalım.
Hepinize iyi uçuşlar olsun..
